benim en büyük korkum ölümleriydi. ya karnımda ölürlerse, ya doğarken ölürlerse, ya yaşama tutunamazlarsa (riskli gebelik, gelişim geriliği, erken doğum öyküsü var)
doğum sezeryandı ve tek sorduğum yaşıyorlar mıydı? (ikiz) ilki doğdu gösterdiler. göstermeyin hemen götürün dedim. ben görürken nefessiz kalır da ölür diye korkmuştum. sonra ikinci için çalışmaya başladılar dakikalarca yaşıyor mu dedim kimse cevap vermedi orada öldüm öldüm dirildim. sonra biri yaşıyor yoğun bakıma gitti dedi. çok korkunç bir andı. sonra her an dualar her gece acaba telefon çalar mı kötü haber gelir mi kaygısı.
hiç unutmuyorum 5. gün görmeye gittiğimde birinin nefesi çok kötüydü anladım sordum bişeyi yok dediler. bebeğim o geceyi tüm personel ve tüm ekipmanların maks dozunda kullanılarak destekle hayatta kalabilmiş. ertesi gün doktor "çok zor bir geceydi. biraz daha zorlansak kullanacak cihaz kalmamıştı" dedi.
o yoğun bakımdan çıkışımız bile korku doluydu. dediler ki "eğer şu şu belirtileri görürsen hemen ambulansı ara o sıra şunları şunları yap hemen doğrudan acile değil yoğun bakıma buraya getirsinler" evim 1 saat uzaktaydı o hastaneye. geceleri ışığı kapattırmadım 24 saat nöbet tutuyorduk.
hiç özlemeyeceğim zamanlardı. ilk 6 ayı asla özlemeyeceğim.
eğer sağlıklı bir gebelikse sürecinin tadını çıkart. annelik içgüdüsel bir süreç. sen en doğru bakımı yapacak şekilde yaratıldın. bebeğini kucağına alınca hissedeceksin neyi nasıl yapman gerektiğini. hiç korkma. ben bile kucağıma aldığım anda tam kapasite bakıma odaklanabilmiştim o kadar şeye rağmen