yıllar boyunca çok fazla gözyaşı gördüm, çok fazla gözyaşına dokundum, danışanlarımı ağlamaları, içlerine atmamaları için yönlendirdim. Ama gebelerle çalışırken ağlamayla ilgili farklılıklar vardı: Ya evet gebeyim hormonlar,duygular diyerek her şeye ağlıyorlardı yada aman bebeğim etkilenecek,güçlü olayım,hiç üzülmeyeyim diyerek kendilerini sıkıyorlardı.Bu yazıda daha çok ikinci tarzdan bahsetmek istiyorum.Çünkü bu anlamda kendini, duygularını,gözyaşlarını bırakamayan kadının kendini doğumda da bırakamayabileceğine dair hipotezim var.
Bu amazon gebe tipi ya güçlü ve kontrollü olmaya alışmış ve hatta şartlanmış çalışan modern kadın ya da gözyaşlarının zayıflık olduğunu ve üzüntüyle bağlantılı olduğunu ve bununda bebeğini etkileyeceğini zanneden takıntılı diyebileceğimiz kadınlar.
Gebelik zaten sağ beynini kullanan kadını duygusal anlamda daha aktif ve daha derinleştiren bir dönem. Tüm eski kayıtları, çağrışımları, anıları canlandıran bir zaman tüneli. Annelik, kadınlık, çocuk olma, çocuk sahibi olma, cinsellik, coşkular, korkular, şaşkınlık, vücut değişimi, gelecek, an, verimlilik, başarılı olma, beceriklilik, kararlar, cesaret, hayır diyebilme, sesini çıkarma, sorgulama, eş olma, sevgi ve aşkı yaşama, güven ve bir sürü kavramın sorgulandığı zaman. Bu kavramlar gebe hangi yaş döneminde olduğuna göre farklılaşmasına rağmen konu hep aynı yere gelmekte. “Güçlü ol, ağlama bebeğin etkilenmesin.” Diyorum ki “ağlamak güçtür, cesarettir. Göz yaşlarını içine atacağım ağlamayı hissettiğinde ağla asıl içe akanlar en can acıtandırlar.”
Bebek dışarıdan nasıl göründüğünü değil, ta içini hissedendir.Ve anne-bebek arasındaki samimiyet “ gerçek” olma hali tamda buradan başlar .
Bu duyguyu kopamadan yaşama hali bir yandan da aslında bir çeşit duygusal olarak doğuma hazırlığın ta kendisidir. Duyguyu ve gözyaşlarını tutmayan gebe vücudunu ve kaslarını da sıkmayan olacaktır. Gözyaşlarını bırakabilen vücudunu da rahat bırakabilendir.
Bırakın içiniz boşalıncaya, sümükleriniz akıncaya kadar ağlayınız…
Ağlamak güzeldir………..